27 Şubat 2016 Cumartesi

2009da BİZ 2

kocaman çizmelerin altında dize kadar çoraplarım var benim..ama ikisi birbirinin çifti değil..biri yeşil üstünde büyük beyaz puanları var..diğeri de yandan çizgili rengarenk..uzun kalın katlı bi kışlık eteğim var..kimi yerlerine güzel gözüksün die yamalar dikmişim..ama sol dizimin üstü var ki cok komik.. oraya kücük bi bez bebek dikmişim..üstümde dizime kadar inen yeşil eski bi palto var.. koyu yeşil..onun da düğmelerini deiştirmişim.. kocaman renkli 4 farklı düğme..tabi kışlık ya bunlar, alanları geniş olduğundan üstünde değişik armalar dikili..başımda ponponlu bi bere var..içimde bol bi kazak var..kocaman bi manav kasası alıp ona 4 tane tekerlek takmışım.. oyuncak ayımı oturtmusum içine..bi de görmemişler gibi emniyet kemeri de bağlamışım ayıya..kalın ve yer yer yırtıkları olan bi cisimle çekiyorum ayının kasasını..4 metrelik upuzun atkımın püskülleri yerlerde sürünüyor..

21 Şubat 2016 Pazar

2009DA BİZ

sırtımda eşşşek kadar çantam vardı. içinde de bir sürü ıvır zıvır.. çünkü ben kıyafete önem vermeyen biri olduğum için çantamda kıyafet değil ıvır zıvır taşırım.. sol kolumun altında da ayım vardı. sanki boğazlıyormuş gibi onu tutuyordum. boynumda yeşilli pembeli morlu fularım.. ahh hemen altında da elbette o hiç çıkarmadığım ankh.. üstümde pembe askılım, kıçımda da kesilmiş bi kot pantolon vardı, böyle kenarlarından iplikleri sarkan ve kocaman tokalı bi kemerle belden sıkılmış.. ayağımda sandaletlerim vardı pasaklı olduğum için ayaklarım çok kirliydi. kollarımda bi sürü bileklik vardı.. boncuklusundan tut derisine kadar.. kolumun yarısını kaplıyolardı.
...
geliyodum.. kapıyı vuruyodum. çünkü ben kapıyı çalmam.. kapı açılınca da kocaman camları olan güneş gözlüğümü çıkarıp senin hanıma ''murat evde mi?'' diye soruyodum.


17 Şubat 2016 Çarşamba

17.02.2016





yaşadığım bu toplumdan, bu düzenden öylesine nefret ediyorum ki... artık insanların acımasızlığı, yüzeyselliği, zır cahilliği, bedensel-ruhsal-düşünsel kirliliği, körelmişliği; gözlerinin kör, kulaklarının sağır oluşu nefret veya acıma duygusu yerine tamamen tiksinti uyandırıyor bende.
bu insanlarla aynı hayatta yaşıyorum... aynı havayı soluyorum... aynı yolda yürüyorum... illa ki bir şeyleri paylaşıyorum. ve yemin ederim ki midem bulanıyor.

her gün eve geldiğimde ''keşke ciğerlerimi de çıkarıp yıkayabilsem'' diye iç geçiriyorum. gerçekten kendimi hiç ama hiç temiz hissedemiyorum. çünkü biliyorum;dünyayı, insanlığı, hayatları ve acı çeken hiçbir varlığı ben kurtaramayacağım (insanın ciğerlerini illa ki bir şekilde söküp yıkayabilmesinin bir yolu olmalı.) keşke kollarım yetseydi de hepinizi bir bir kucaklayabilseydim. 

kıyıya vurmuş, üstleri başları kirlenmiş, oldukça mutsuz ve yorgun görünen denizanaları da dahil!

10 Şubat 2016 Çarşamba

.ZAMANLA

ilişkinin ilk haftalarında...

koray: çok güzel gülüyorsun ya çok hoşuma gidiyor. (arkadaşlarına döner ve) arkadaşlar Su çok güzel güler. hayat ışığı gibi gülüşü var çok içten gülüyor. (sanki bilerek matah bir bok yapıyormuşum gibi..)


ilişkinin 3. ayında...

koray: allah belanı versin sus gülme *mına koyayım gülme! benim yanımdaki kadın gülmez, ciddi olur, ağırbaşlı olur! (beyefendi başbakan ya hani... çok önemli bir insan ya beğenmiyor artık)

ama bir insan bu kadar zavallıyken nasıl gülmezdim bilmiyorum. iyi ki gülmüşüm. şimdi olsa daha çok gülerim. gülünmeyecek gibi değildi çünkü.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...