24 Ocak 2016 Pazar

.BU HAFTA SONA ERMEDEN


evet gelelim bu hafta neler yaptığıma...
işe başladığımdan beri açıkçası boş bulabildiğim her an uyumak istiyorum. çünkü hem iş hem okul bir arada olduğu için ister istemez çok yoruluyorum. ve boş kalabildiğim her saniye bana ilaç gibi geliyor.
***
pazartesi- salı finallerim dolayısıyla izinliydim. ve izin aldığıma değdi. iyi notlarla dönemi kapattım. sadece tek bir dersten bütünlemeye kaldım. ama onun dışında diğerlerinden yüksek not almışım. o tek ders de nazarlık olsun artık. çok kafaya takmıyorum. üzerime anlamsız bir gevşeklik halim.

çarşamba yine işe gittim. yoğundu. sadece çalıştım o kadar.

perşembe günü arkadaşımın whatsapp'dan yolladığı güzel bir Ortaköy fotoğrafıyla uyandım. fena bir uyanma şekli değildi açıkçası. sevdim. burada kar vardı. kara bata çıka ulvi görevlerimden biri olan evlenme cüzdanı yazmaya gittim. HER ŞEY SİZİN İÇİN! HER ŞEY SİZİN İÇİN!


ise işe gitmemle birlikte müdürümüzün ''bugün engelli ve hamilelere idari izin var istersen gidebilirsin'' sürpriziyle birlikte, evlenme cüzdanını yazıp yine kara bata çıka dönüşte markete uğrayıp süt ve kahve alıp, sevinçten ne yapacağımı bilemez bir halde eve geri döndüm. kendime mis gibi bir kahveli süt yapıp, müziğimi açıp, kitabımı elime alıp günün tadını çıkarmaya başladım.
hatta öyle ki, inanılmaz iyimserdim ve bütün gerizekalı insanlar hala gerizekalı olmasına rağmen yine de gözüme sempatik görünüyorlardı.







bu 1 izinli olduğum gün, uzun zamandır ''hiçbir şey yapmadan sabit kalmak istiyorum'' diye yakınmama derman oldu resmen. ve bu 1 günde aslında değiştiğimi, köreldiğimi zannedip korktuğuma değmediğini anladım. çünkü ben hala aynı benmişim. sadece bunun için fırsat bulamıyormuşum o kadar. her saniyenin tadını çıkardım bu yüzden. en sonunda puzzle başında sızmış kalmışım. o da zaten neredeyse 1 yıldır bitmeyen bir puzzle... toz bağladı üzeri resmen bir köşede durmaktan.

cuma günü ise yine iş iş iş!!!
kaç tane evlenme ve ölüm tescil ettim inanın bilmiyorum ama canım çıktı. zaten sürekli pc başında çalışmaktan, masa başında durmaktan artık eklemlerim ağrıyor. hele vücudumun sağ tarafını hissetmiyorum resmen. uyuşmuş durumda. özellikle sağ kolum, boynum ve parmaklarım... kas gevşetici filan aldım ama nafile.. yapacak bir şey yok. fazla zorlamamak lazım. bütün akşam perişandım, çok üşüdüm ve hep bu şekildeydim. yataktan çıkmadım ve belki iyi gelir umuduyla 1 kesme şekerin üzerine kekik yağı damlatıp içtim. az daha geberiyordum. deliler gibi hıçkırmaya başladım ve bir türlü durmak bilmedi. ama yok böyle bir hıçkırma şekli yani... biraz daha zorlasam sıçrarken kafamı tavana vurup, zeminle tavan arasında top gibi sekecektim vallahi.



cuma akşamı bir arkadaşımla tanrı, evren, fizik, evrim, doğa üzerine biraz muhabbet ettik.
böyle şeyleri konuşabildiğim insanları seviyorum.
tüm bu konuşmalardan sonra da cumartesi günü şu şekilde tanrı gözümün girerekten uyandım.



kalkıp pencereleri açtım ve tanrının içeriye doluşunu hissettim.

işte devlet memuru olan bir insanın 1 haftası bu kadar sıkıcı geçiyor arkadaşlar. bu kadar sıkıcılığın içinde benim keyfimi yerine getiren şeyler ve hedeflerim de var elbette. ama onları şuan anlatmanın sırası deil... 3 ay kadar daha beklemeniz lazım onun için :) bir sürpriz olacak..



peki bu hafta en çok ne mi dinledim? buyrun..















bitti işte. bu kadar.. al sana bir hafta. her şey sabit aslında ama sadece dinlediğim, okuduğum, yediğim, izlediğim şeyler filan değişiyor. 
eh.. aslında baya da sabitmişim yani. o kadar da bikbikbik etmeme gerek yokmuş??




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...